3 Haziran 2013 Pazartesi
Nerde parçacık orda portakal!
Biraz düşününce insan anlıyor ki aslında olduğumuz şey vücudumuz değil. Olduğumuz şey içimizde ara sıra yükselen şey. Olduğumuz şey asla tatmin edemediğimiz bir his. Olduğumuz şey aslında varlığını hep hissettiğimiz ve zorlarsak içimizden çıkarabileceğimizi düşündüğümüz gücümüz. Peki neden bu kadar uyumak istedik? Üzerimize saldırılıncaya kadar,sebepsiz yere şiddet görene kadar neden bekledik? Neden düşünmeyi bıraktık? Bizim için düşünenler mi vardı? Kendi işimize bakıp geçmek hep yetiyor muydu? Kendin dışında bir şey düşününce enayi mi oluyordun? Parçaların bütünü oluşturduğunu ve bütünü etkileyen şeylerin.parçalara da etki ettiğini neden unuttuk ki? Sonunda hatırladık en azından. Sesi hiç dinlenmemiş ve dinlenmeyeceğini bildiği için de susmuş minik bir parçacık olarak şu anda çok mutluyum. Belki artık ses çıkartırım bile. Belli mi olur? Çünkü sesler yükseliyor. Çünkü sesler uyanıyor. Olan şey bütündür zaten. Ondan üstünü yoktur ki asla isteği dışında kontrol edilemez.
Kendi konseptime dönersem anlatacak bişeyler birikmedi değil hani. Neden bazı şeyler bu kadar zor olmak zorunda ki? Artık böyle işler bir süre sonra geriyor bünyeyi. Her şeye düşünerek mi karar verir insan? Hiç duygularını kullanmaz mı? Ben artık düşünmüyorum bir çok şeyi. Hayat öyle ya da böyle seni bir yere sürüklüyor. Anı yaşama olayını sonunda başarabilmeye başladım. Deli kıvamında bir insan olup çıkıyorsun. Farketmez ki ben mutluysam insanların düşünceleri çok da fifiletto. Carpe Diem, Carpe Diem...sanırım bilinçaltım bu düşünme olayını ele aldı. Üst taraf ise kafana göre takıl abi diyor. Bazen rüyalarımdan ayrılmak istemiyorum. Uyandığım yer yine aynı rutin oluyor. Kaçmak istememin nedeni sanırım bu. Sürekli geyik yapmak sanrım bir palyaço sendromuna yol açtı. Makyajın, kırmızı burnun altında ne hissediyorsun düşünen var mı ki? Ağzımdaki makyaj hep gülüyor. Sıkıntı yok. Kostümün içini merak edenleri seviyorum esasında. Dışarda o kadar eğleniyorsan içinde de var demektir. Esas gerçek olan bu içeride olandır. Ama palyaço şovuna devam eder ve tek duyguya sahiptir. Gerçekten ağlamamışsan gerçekten gülmeyi de bilmiyorsundur.
Kafamın kurcalanmasını seviyorum sanırm. Bazen kendi kafamı kurcalayacak şeyleri kabul edip kafa yorduğum oluyor. Anı yaşama prensibine aykırı olsa da öbek öbek olasılık içinde alternatif evrenler yaratmak hoşuma gidiyor sanırım. Tanrısal satrançlar oynuyorum. Eğer böyle olursa bunu sonu nereye gider. Hamleleri düşünüyorum tek tek. Bir süre sonra yorgun düşüp bıkıyorum aman ne olacaksa olsun sloganıyla akışına bırakıyorum. Bitmeyen bir beyin cimnastiği. Analitik düşünme zımbırtısı. Babalitik düşünsem artık diyorum. Baba baba düşüncelerim olsun. Kurmacalı değil. Tak diye olacak olan. Kararlılık seviyesi yüksek. Bazen de katalitik düşünüyorum. Valla kışın süper olur, çay da sıcak durur. Çaydanlık koyma zamazingosu da alırım önüne. Omomatik bile düşündüğüm oluyor. Çamaşır yıkamadan önce hangi göze koyuyorduk? Kendi gözüme koyayım dedim bi kere gözümü öldürdüm. Korsan gibi gezdim1 hafta. Sonra geçti.
Film tavsiyesi: What dreams may come (anlayana sivri sinek saz, duygulu, bakış açılı)
Dizi Tavsiyesi: Da Vinci's Demons( Spartaküs'ü yapanlardan entrikalı, sevişmeli,dövüşmeli,zekalı ama amele)
Müzik Tavsiyesi: Kafanıza göre takılın Ferdi, Müslüm
Yemek tavsiyesi: Patlıcan oturtma, Hanım göbeği, dilber dudağı, Üçgen peynir, simit
Kız çocuk: Sashagreygül
Erkek Çocuk: Jamesdin
Tarihte Bugün: İlk kez bir insan burnunu karıştırdı. M. Ö. (çoook önce)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder