16 Haziran 2013 Pazar

Resimsiz Yazı



  Son 10 yılın nasıl geçti arkadaşım? Huzurlu muydun? Mutlu muydun? Tamam mıydın? Koru bunları, sahip çık, bizi biz yapanlar bunlardır... dedikleri şeyler öyle değil miydi? Şaşırmadın mı hiç? Afallamadın mı? Düşüncelere dalıp kalmadın mı? İçine kapanıp yalnızlaşmadın mı? Senin gibiler vardı elbet. Ama onların da kafası karışıktı. Onlar da anlamsızdı. Onlar da kapamıştı. Sahipli trendlere bıraktın kendini. Boş işleri konuştun. Stüdyolara doldurulmuş, sahte insanları izledin. Olmak istediğin kişileri gerçek olmayan saçma karakterlerde buldun. Aptal kutularına her gün bozuk paralarını attın. Kasıtlı zorlaştırılmış hayatına sıkışıp gözlerini etrafına kapattın. Sürülere katıldın. Duygusal oldun, emo oldun, kızılderililere özendin, apaçi oldun. Yeni ciciler çıktı. Saldırdın, hayatına amaç ettin. Para dedin, şekil dedin. Bencilliğine bile moda dedin. İnsanlığından uzaklaştın. Belki Dünya buna dönmüştü. Belki böyle olmaya mecburdun. Artık içim sıkılıyor. Gerçekten çok üzgünüm. 18 yaşımdan şimdiye, böylelerinin yönettiği bir ülkede olmaktan çok üzgünüm. Gençlikten giden yıllarım için üzgünüm. 10 yıllık bu borcu bana kim, nasıl ödeyecek ki? Özgürlüklerimi de kısıtlamaya çalış hadi... Çek kılıcını gel. Diğerlerini bilmem ama artık ben pek içime atamayacağım. Sanırım artık çok da yalnız olmayacağım.

   Engeller engeller. Oyunlar da hep böyledir ya... Hepsi hayattan modellenmiş gibidir. Başardığın zaman daha zor bir aşamaya atar seni. Sonra daha zor ve daha zor. Game over'a kadar gider. Bazen pes eder kapatırsın oyunu. Bazen de inat eder dener durursun. Şimdi yine oyun bölüm sonuna doğru geldi. Sonraki aşama nasıl olacak acaba kısmındayım. Hey Mario! Acaba prenses yine mi başka kalede? Hop dikkat tosbağanın kabuğuna yan basma! Yürü tosbağa sen, al sana ateş topu ekrandan düş! Oldu abi de prenses doğru prenses mi? Peki prensesi buldun da o sana gelecek mi? Bu ne bıyık, bu ne şapka tesisatçı! İşçisin sen işçi kal giy demesin tulumları... Selamünaleyküm bölüm sonu canavarı abi. Burada bi prenses mi neyin varmış. Yapsana aramızı. Canavar falan ama belki anlar halden. O da insan sonuçta. Yapar belki bu sefer bir güzellik.Yapmazsa salarız ateş topu falan ağzına doğru. Orhan-Ferdi-Müslüm şarkıları bitmez ki zaten. Çilemizse çekeriz kaderimizse güleriz.

  Yuh arkadaş büyümek monotonlukmuş ya. Sabahları küreksiyon, öğlenleri direksiyon, akşamları doğal seleksiyon. Karbon kağıdını kim buldu? Bir de eski modeli beyaz kağıdı boyar toz toz. Çeksem mi karbon kağıdını aradan? Alışkanlık huzur veriyor mu ki? Peki o zaman sabahları neden anneee 5 dakka daha diyorum içimden. Kalkıp, günaydın Dünya diye neşeyle höykürsem ya. Çimenlerde koşşam, halalahihi diye Alplerde yankılatsam sesi. Olmuyor işte benjamin neten yahu? Gerçekten ne zaman gülümsedim? Ama ''gerçekten''... Nerede yarısı?

Özdemir Asaf'lı günler dilerim.İnce zekalı, net ve oyna kelimeler oyna ya dedirten....

 "yanına kadar koştuktan sonra, 
bir adım daha atamayacaksan eğer; 
oraya kadar sakın koşma. 
sana değil, bekleyene yazık olur."   


"kucuk cocuklar yapıp geceleri kendimden,
seni öpsunler diye gonderiyorum sana
bana kucaklarında seni getiriyorlar;ben de sonra o seni getiriyorum sana.." 


"kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, 
öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an... 
bozmadım."




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder