Atış ve Tutuş
26 Nisan 2014 Cumartesi
Popolar Kültürlü Kahve Sohbeti
Dolum tesisine hoşgeldiniz. Aslında hayatı dolduran Efes değil. Hayat bizi dolduruyor. Yedi dağın efesi olsan '' bu devirde efe mi kaldı le?''derler. Dizler zeybek oynamaktan hep yara bere içinde üstünde Anadolu motifli sünger bop kare şort kıyafeti....Cık cık cık. Uzunn olur efelerinn direğğğği diye bir türkü mü vardı ne?
Hayat zaten çok adaletsiz. Bir de üstüne popüler kültür baskısı var. Keyif almıyorum. Neden hepimiz fare gibi kavalcının peşinden gidiyoruz. Monotipleşerek düşünmemiz, sorgulamamız engellenmiyor mu? Neden gelir adaletsizliğini düşünmüyoruz ki. Ya ne olacak bi selfie yapalım neşemiz yerine gelsin. Peki, güzel de ürün oldun da reklamını mı yapıyorsun. Oskar ödül töreninde üç beş ünlü yaptı diye nedir bu çılgınlık. Kendi resmini çekip koyanlarla dalga geçenler bile toplanıp toplanıp yapmaya başladı. Peki geçin arkadaşım süslenip püslenip fayansların önüne yapalım selfie. Daha moda olmadan dalga geçmek için bir albüm bile yapmıştım. Nalet olsun içimdeki öngörü sevgisine. UUU hadi hepimiz mal olalım malfie koyalım adını da mallık yapıp videoya çekelim? Justiiiin! Justinnn baba, anamı ... babam ol, Donun olayım yırt beni... Saygılar Müslüm Baba, toprağın bol olsun.
Biraz da gereksiz bilgi köşesi yapayım. Basit bir şey, kahve... Şu anda içtiğim için minnet duygularımı aktarmak adına kahveden bahsetmek istiyorum. İçiyoruz geçiyoruz. Kafein içerdiği için uyarıcı etkisi var falan filan. Peki kimdir kahve.? Kendimce anlatayım. Çok eskiden işte fred çakmaktaştan az daha sonra bir tarihte Yemen'de sufi abiler dergahlarında içip muhabbet ederlermiş. İlk onlar bulmuş bunun öğütülüp içilebildiğini. Hatta o dönemdeki Habeş kralı Hristiyan olduğu için içimini yasaklamış. Habeş Kralı olduğu için Habeş maymununu icat eden adammış aynı zamanda .Efsaneye göre keçi çobanı bir abimiz keçiler bitkisini yediğinde güzel bir kafada oluyorlar ben bunla bişey yaparım diyerek keşfediyor. Oradan ayılıp gidiyor. Şimdi Güney Amerika ve Arap Yarımadası taraflarında yetişiyor diye biliniyor ama Afrika ve Güneydoğu Asya taraflarında bolca var. Yani aslında enlem boylam hikayesi. Endonezya, Kenya kahvesi falan da var. Dünyada en çok ihraç edilen sekizinci şey. Yani şimdi o keçi çobanının torunu Alexandır Nescafe dünyanın bilmem kaçıncı en zengin adamı. Kokusunda davet var. Evde her akşam davet parti, grup o biçim yani. Üçün birini içeriz biz de ne yapalım. Herkese Claudia Schiffer bize yarabbi şükür.
UUU! Üç beş tane müzik, kitap falan yazayım da belki birkaç kişiye faydam olur. Gripin, Emre Aydın dinleyip ben rahçıyım diyen arkadaşlara saygılar sevgiler. God is an astronaut,mogwai -post rock, , Jefferson airplane-acid rock, alternatif birşeyler için- tool, porcupine tree. Nostaljikten- Queen, Black sabbath, fi tarihinden antik-Elvis, Beatles, bişey yapamıyorsan Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca var.. Mis gibi. Yoksa Gotye, Justin Bieber dinliyorsan Bohye... Kitap okuyacaksan da Faust-Goethe. Ruhumu Şeytana satmayı düşünüyorum. Bir fikir verebilir. Mephistoyu hep Diablo'nun üçüncü kısmında kesecek değiliz. Bir faydası dokunsun O Goethe bülbül öthe...
17 Şubat 2014 Pazartesi
Bilim, Gülmek ve Savaş Draması
Muazzam monotonluğun içinde, ''yine canım sıkılıyor''un eşiğinde yine yeni bir şeyler gelir. Uğraş hiç bitmiyor. Mevcut varoluşta yine kendi türümüzle ve yarattıklarıyla etkileşerek gelişiyoruz. O kadar fazla çeşit var ki, sahip olduğumuz algılama ve analiz mekanizmalarımızla gerçeğin çok ama çok azını anlayabiliyoruz. Bence bu az ancak bilimdeki ihmal edilebilir miktar dediğimiz şey kadar. Deneyler sınırsız. Her canlı gibi maksimum faydaya odaklı içgüdülerimiz var. Yukarı yukarı daha yukarı, en süper en üstün ben olacağım! Olma kardeşim ya olma... Daha geniş düşün. Arada bir ölümü düşün. Sonrasında ne olacak? Enerji kaybolmaz dönüşür? Peki bilincin enerji midir? Yaşadıkların, hatıraların seni sen yapan şeyler, hafızana kazıdıkların seninle kalacak mı? Yoksa şu anda sahip olduğun beynin oluşturduğu sinaps bağlantılarından mı ibaretsin? Evren nasıl oluştu? Büyük patlama nedir?İlk yıldızlar nasıl oluştu?Peki gezegenler? Hayat nasıl oluştu? Stephen Hawking'in bir belgesel serisi var. İnto the universe with Stephen Hawking... Adımtavuk Şahinlemek. İsmini çevirdim. Şifreli bunlar hep. Tavuk gibi görünürüm ama şahin gibi saldırırım. Tekerlenkli sandalye falan anlamam. Kafa zehir olum bende diyor.
Çok güldüm bugün. Kendi yaşadıklarıma değil. Tolga Çevik'in programına. Bence çok başarılı. ''Hoşgeldin Arkadaşım.'' Sündür kelimeleri, ver imaları, yap absürd, manalı hareketleri. Zeka kokuyor. Serbest ya da değil çağrışımla yapılan şeyleri seviyorum. Gülmek önemli. Araştırmacıların bulgularına göre gülmek vücudu rahatlatır, beyni sakinleştirir, insanlara zevk ve umut verir, insanların sorunlarını ve acılarını unutturur. Gülmek zevktir, vücut ve ruh için sağlıklıdır.Bir atasözüyle “en iyi ilaç gülmektir”. Bir Alman atasözüyle de: “gülmek hayatın şekeridir” Bir Alman atasözü de der ki: Biz size asfaltı öğrettik siz de bize yamayı öğrettiniz. Ve son olarak bir Alman atasözü der ki wie viel köfte das viel brot ich möchte çiğköfte. Yani biz size köfte yapmasını öğrettik siz pişirmeden yapmasını öğrettiniz. K'mon hacivatım bıy bıy bıy...
Yine birkaç yıl geçti Kardeşler takımını yine izledim. 2. Dünya savaşı meraklısı olanlar kesin izlesin. Savaş yapımı sevenler kesin izlesin. Millet neler yaşamış. Kelle koltukta, kan, ölüm ama bir yandan da yoldaşlık, görev, özlem. Şimdiki dönemdeki insanlar olarak yaşamıyoruz. Besin zincirinde yukarı çıkayım başka bir hikaye yok. Birinin sırtına basayım da yükseleyim. Bir yolunu bulayım da karnım doysun. Ortak büyük bir sıkıntınız varsa o kadar çok yakınlaşırsın insanlarla. İçgüdülerin beraber çalışmaya, güvenmeye iter seni. Bazen sıkıntı o kadar büyüktür ki hayati tehlike taşır, güvenmeye mecbur olursun. Peh şimdi yarın kalk işe git. Günü bitirsem de eve gelip yatsam. Matrix'teki insan tarlaları gibi. Hissetme bittiği zaman anlamsızlık başlıyor. Sanki Dünya'ya hissetmeye geldik. Hissetmek deneyimlemenin ilk adımı olabilir mi? Hayaller insan mı yoksa insanlar hayal mi? Yoksa aslında hiç biri yok mu? Yoksa 100 bin Euroluk teknenin kıçında oluşan köpükleri hatırlamak bünyende duygu selleri oluşturup kimsenin anlayamadığı en gizli sırları mı bulduruyor sana? Söyle bana Benjamin Medyum Memiş Ketoya çaktığında rahatlamış mıdır? Memiş hep mi medyumdu. Yoksa büyüktü de küçülttüler mi ya da en kötüsü silikonlu bir travestiye mi aitler? Mazlumu getirin bana!
13 Şubat 2014 Perşembe
3 Kavram 3 Anlam
Her geçen gün insanlar hakkında yeni şeyler öğreniyorum. Artık şaşırdığıma şaşırıyorum. Alışmış olmam gerekirdi. Her zaman bilinç ve farkındalık arttıkça içgüdülerine hakim olma oranının artıp ego, bencillik, gibi içgüdüsel şeylerin azaldığını düşünürdüm. Bugün kendimle ilgili tespit ettiğim şey ise bencillik ve düşük farkındalığın yanında sevmediğim bir kavramın daha olduğuydu. Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Bugünkü gözlemim kaypaklıktı. Halk arasında karaktersizlik genel adıyla anılan kavramlardan biridir. Yaptığını işine gelmediği için inkar etmek. Hele beklemediğin bir yerden gelirse tam bir şaşırtmaca oluyor. Beklediğin adam yapınca notunu 1 kırıyorsun ama beklemediğin yerden gelince tam bir hayal kırıklığı. Otur sıfır çocum. İmam ve cemaat hikayesine göre bu günlerde bunu görmek çok normal. Bunlarla uğraşılmaz bile. Soğuk intikama bile layık değiller. Acıyorum sadece. Umarım civatalarını deliklerine yağlayarak sokarlar. Çöp bidonları, tuvalet terlikleri, Islak duş perdeleri gibi ağır konuşmalar onlara gitsin. Onlara verdiğim değeri bu kavramlarla ölçüyorum.
Bir de bu sevgililer günü meselesi tarih itibariyle gündeme girdi. Kardeşim madem kutlayacaksın anlatayım. Fi tarihinde Antik kuntik Yunanda Zeus Reis ile Hera yengenin evlendiği zaman şubat ortasıymış. Gamelyon Ayı diyorlarmış. Ohh tanrılar gerdekte balayı yapıyorlar erdekte diye toplanıp toplanıp kutlarlarmış.Toplu sex mi dersiniz artık nasıl kutluyorlarsa. Sonra zaman geçmiş Roma dönemi olmuş. Lupercalia günü diye keçi kesmişler. Keçinin postu bi oğlana giydirip sokaklarda koşturmuşlar. Dokunduğu genç kızın doğurganlığı artar falan bi de yalan sıkmışlar. Sonra da gençleri kura çekerek birbirine eşleştirmişler. Sonra aganigi maganigi. Şimdiye kadar işte bunlar hep sex modunda gidiyor. Sonra Hristiyanlık gelmiş. Papa olaya el atmış E kolay değil o da kız papası sonuçta. Yasak demiş size kura falan. Azis isimleri yazmış kağıtlar. Al demiş bunlar evliya ermiş adamlar. Sevecekseniz bunları sevin. En büyük aşk tanrı aşkıdır. Elhamdülüllah hıristiyanız demiş. Bi de romalı askerlere evlenmek karı kız falan yasakmış .Bizim bu Valentine dede de gizliden bu adamları evlendiriyormuş. Hoo sevgilileri kavuşturuyor falan biz pagandan da tam sıyrılamıyoruz. Bari buna bağlayalım da 1000- 2000 yıl sonra çikilata, çiçek peluş ayu mayu satarız yolumuzu buluruz demişler. Paranı devreye girmesiyle hep sex olan günün anlamı hep kapital das kapitale dönüşmüş. Bırakın başkalarının anlamlandırdıklarını, etiketlendirdiklerini. Sevgilin var mı? Seviyor musun? Günü saati dakikası azizi çikilatası ayusu yok bunun. Aşka etiket vurmayın kapitalist sexciler. Big sexyler kevin nashler sizi....
Aşk, para, sex bunlardan bahsedince aklıma bir kelime geldi. ''Kavad''. Sevdiğim bir arkadaşımla geçen gün kavad hakkında konuştuk. Eskiden İran'da Sasaniler diye bir Devlet varmış. UUU bir espri de yapayım. Bunlar sasani'ye gelmedin söze niye gelmedin diye şarkı söylerlermiş. Değil tabii ki neyse bunların bir hükümdarının adı Kavadmış.Bir de ülkede Mazdek diye din reformcusu geçinen çakal bir adam çıkmış. Proto komünist, tarihteki ilk eşitlikçi falan ayağına mensup bir abiymiş. Krala demiş ki bu ülkede kadınlar mal. Kraliçe de senin kadının. Madem eşitiz her şeyimiz ortak. Ben de senin malın tadına bir bakayım demiş. Kral da ideolojiyi desteklediğini göstermek için karısını Mazdek'e sunmuş. O günden sonra karı pazarlayan adamlara kralı onurlandırmak için kavad demişiz. Karıya para verenlere de mazdek demişiz. Mezdeke üçlüsünün ise bu konuyla hiç bir ilgisi yoktur. Ama aklıma gelmişken elve yahem yahem elve yahem eyveeeee yalem yalim dıt dıtı dıtı dırrrrrrrrrt diyerek kapatıyorum.
Bir de bu sevgililer günü meselesi tarih itibariyle gündeme girdi. Kardeşim madem kutlayacaksın anlatayım. Fi tarihinde Antik kuntik Yunanda Zeus Reis ile Hera yengenin evlendiği zaman şubat ortasıymış. Gamelyon Ayı diyorlarmış. Ohh tanrılar gerdekte balayı yapıyorlar erdekte diye toplanıp toplanıp kutlarlarmış.Toplu sex mi dersiniz artık nasıl kutluyorlarsa. Sonra zaman geçmiş Roma dönemi olmuş. Lupercalia günü diye keçi kesmişler. Keçinin postu bi oğlana giydirip sokaklarda koşturmuşlar. Dokunduğu genç kızın doğurganlığı artar falan bi de yalan sıkmışlar. Sonra da gençleri kura çekerek birbirine eşleştirmişler. Sonra aganigi maganigi. Şimdiye kadar işte bunlar hep sex modunda gidiyor. Sonra Hristiyanlık gelmiş. Papa olaya el atmış E kolay değil o da kız papası sonuçta. Yasak demiş size kura falan. Azis isimleri yazmış kağıtlar. Al demiş bunlar evliya ermiş adamlar. Sevecekseniz bunları sevin. En büyük aşk tanrı aşkıdır. Elhamdülüllah hıristiyanız demiş. Bi de romalı askerlere evlenmek karı kız falan yasakmış .Bizim bu Valentine dede de gizliden bu adamları evlendiriyormuş. Hoo sevgilileri kavuşturuyor falan biz pagandan da tam sıyrılamıyoruz. Bari buna bağlayalım da 1000- 2000 yıl sonra çikilata, çiçek peluş ayu mayu satarız yolumuzu buluruz demişler. Paranı devreye girmesiyle hep sex olan günün anlamı hep kapital das kapitale dönüşmüş. Bırakın başkalarının anlamlandırdıklarını, etiketlendirdiklerini. Sevgilin var mı? Seviyor musun? Günü saati dakikası azizi çikilatası ayusu yok bunun. Aşka etiket vurmayın kapitalist sexciler. Big sexyler kevin nashler sizi....
Aşk, para, sex bunlardan bahsedince aklıma bir kelime geldi. ''Kavad''. Sevdiğim bir arkadaşımla geçen gün kavad hakkında konuştuk. Eskiden İran'da Sasaniler diye bir Devlet varmış. UUU bir espri de yapayım. Bunlar sasani'ye gelmedin söze niye gelmedin diye şarkı söylerlermiş. Değil tabii ki neyse bunların bir hükümdarının adı Kavadmış.Bir de ülkede Mazdek diye din reformcusu geçinen çakal bir adam çıkmış. Proto komünist, tarihteki ilk eşitlikçi falan ayağına mensup bir abiymiş. Krala demiş ki bu ülkede kadınlar mal. Kraliçe de senin kadının. Madem eşitiz her şeyimiz ortak. Ben de senin malın tadına bir bakayım demiş. Kral da ideolojiyi desteklediğini göstermek için karısını Mazdek'e sunmuş. O günden sonra karı pazarlayan adamlara kralı onurlandırmak için kavad demişiz. Karıya para verenlere de mazdek demişiz. Mezdeke üçlüsünün ise bu konuyla hiç bir ilgisi yoktur. Ama aklıma gelmişken elve yahem yahem elve yahem eyveeeee yalem yalim dıt dıtı dıtı dırrrrrrrrrt diyerek kapatıyorum.
19 Ağustos 2013 Pazartesi
İnce Buzdan Kavun Karpuza Zurnaların Gelişimi
Hayatımda, ince buz devrini başlattım. Bu sincaplar, filler, çatal dişli gaplanlar olan buz devri değil. Bu Norveç'in göllü bir bölgesinde donan gölün üstünde bahar aylarının sonunda yürümek gibi bir şey. Kafamı kızdıranı göle yürü diye bırakıyorum. Hataya devam ederse uzaktan uzaktan yeri çekiçliyorum. Akıllanmaya başlarsa elimi uzatıp dışarı çekiyorum. Göle düşen düşer, çıkan da çıkar. Ne olursan ol and justice for all! Bir bana dön adım at ki çekeyim değil mi Benjamin? Yaptığım meslek itibariyle sayılarla aram epey iyidir. Mantıksal çözümlemeler, problem çözmeler, analitik düşünmeler ve verimlilik olaylarına hükmetmek az buçuk ruhuma işlemiştir. Sosyal olaylarımı da sayısal çözmeye başlamaktan başka çarem kalmadı. Ve dedi ki: hendeseciyi sayılarla sıkıştıranın vay haline... Şüphesiz ki o sayılar dönüp gerçek sevenine döner. Bu kadar avans yeter Benjamin. Sıkıldım hiç bir şey yapmamaktan ve tek haneli insanlara laf anlatmaya çalışmaktan... Sıkıldım sabretmekten, aynılıktan. Ve en önemlisi sıkılmış portakaldan, limondan, greyfurttan, vitamin barından...
Selamünaleyküm diye repe başlayan adam gördüm bugün. Yo yo selamünaleyküm ben Zeloo! Fazla bakma bize olursun Tro! Yurdum gençlerini geçtim gezegenimin gençleri bu Dünya size emanet. Çok iyi yoldasınız. Devam edin. Aklıma gelmişken Murphy denen bir adam varmış. Bu bizim Hızır'ın tam tersi. Başa kötü bişey gelince, sıkışınca falan bu da geliyormuş. Hepsini üst üste yığıyormuş. Az önce kahveye indim. Sopa kestirdim meşeden 40 santim . Dağıttım abilere. Bizim mahalleye gelirse bi temiz benzeteceğiz. Benim bildiğim Murphy baya koyu çikolata renkli komik bir abiydi . Filmleri vardı şişko profösör diye. Zayıflatan ilaç yapıyordu. Karıya kıza dadanıyordu, ekmeğine bakıyordu. İşte yıllar değiştirdiyse onu bilemeyeceğim. Aldıysa onun gözlerindeki yaşama sevincini.O da artık kötü adamlar gibi hile, hurda, zulüm, tecavüz peşindeyse kırk santimlik sopayla tanışacaktır. Uleyn üst üste neden geliyor 9 katlı gofret mi bu? Düzeni kim kuruyorsa ben de onu düzeneyim. Düzensizseniz düzen sizsiniz... Bi de bizim yumurta çıksın çift sarılı a.q. yani üçüncü tip zeka katsayısı. Attitude quotient. Harbi mal olup hayatta bir yere gelmişlerin zekaların bulunan şeymişmiş. Bildiğin bal dediğimiz olay bu ya. Ya hırsızlık yapmıştır ya uğursuzluk. İki gün lezovenk derler üçüncü gün lezovenk ne ki abi? Diye sorarlar adama...
Sana seni senden daha iyi anlatacak bir olabilir mi? Dertlerini hemen çözecek. Hayatını paylaşacak. Seni mutlu edecek. Mutsuzluğunu bile paylaşıp çekilir hale getirebilecek. Yalnızlığını bitirecek. Gak dediğinde su, guk dediğinde yemek getirebilecek. Üşendiğinde hemen orada bitip üşendiğin işi senin için hemen yapabilecek. Sabahları öperek uyandıracak. Biraz daha uyumak istediğinde istediğin kadar uyu daha 3-5 saat var diyebilecek. Saçmaladığında ve haksız olduğunda bile yanında olacak. Hatta seni haklı çıkartacak şeyi bulup işleri lehine döndürecek biri olabilir mi? Yürüyün gidin ya. Hınah bulursunuz. Kimse ne Polat Alemdarcılık oynasın ne de Polyanna'cılık. Bu arada Polyanna nedir abi ya? Bana direk sevişirken film çekenlerin, kornocu mu, zurnacı mı ne işte o sektördekilerin isimlerini çağrıştırdı. Oh olsun daha büyük bir kırbaçla da vurabilirdi. Oh olsun canımı daha çok acıtabilirdi. Oh olsun zenci olabilirdi. Ayşecik olsun Polyanna. Hayat sevince güzel. Karpuzu kavunu bostanı sevin. Piçakla kesin yiyin diye filmi vardı. Ömercik de vardı. Sarı pipi tam ya.
5 Ağustos 2013 Pazartesi
Ya şehriye Ramazan olmadı tel şehriye
İnsanlar doyumsuz. İnsanlar memnuniyetsiz. İnsanlar tahmin edilesi. Bende çevreyle iletişimsel monotonluk oluştu. İzlediği filmlerin gidişatını tahmin edip ilk kez izlediğim filmlerden bile zevk almaz oldum. İnsanlar ve yaptıkları hep aynı. Her ayın sonu ya da başında patronların veya amirlerin arayıp parasal konularda viyaklamaları ve senden duyduklarının içinden sadece işine gelenleri çekip çıkarıp yine sana karşı kullanma çabaları da çok monoton. Siyasetçilerin hareketleri bütün milleti etkilese bile, siyaset var olduğundan beri aynı. İnsanlar binlerce yıldır hiç mi ders almamış? Hiç mi düşünmeyi seçmemiş? Hala aynıyız. Sürüyüz. İşte sen de artık herkes gibisin, gibiydin ve gibiydiniz. Arada şaşırt beni, ürküt beni, ohalat ve vayslat beni. Ama nerde... Müzik, sinema gibi sanat olan ama popüler kültürün bulaştığı her şey popolar kültüne dönüşüyor. Yeni nesilin şarkıcı diye dinledikleri, kendine örnek aldığı ekolayzırla sesi oynanmış sanattan ziyade para yapar bu diye piyasaya sürülen cücükler sadece. Sinemada da bir Amerikan hakimiyeti ve kısır döngüleri ve döngüsüz kısırlığıyla kendini tekrarlayan boş filmler. Süper kahramanlar, yalanlar yalanlar yalanlar. En son ne zaman akıl kurcalayan bir senaryo geldi ki. Ne zaman kurgusu ve akışı düzgün bir film izledim ki? Seksenler, doksanlar başı nerede? Tüketim toplumu senin ta ananı babanla evlendireyim...
Bu kadar serzeniş yeter. Biraz da makara yapayım. Son günlerde buralar çok sıcak oldu. O kadar sıcak ki
asfaltta yumurta kırma deneyi yaptım. Yumurta asfalta değmeden buharlaştı. Yolun karşısındaki otobüs durağının içinde vaha gördüm. Palmiyeler, develer falan vardı. Vahaya gittim. Cansız manken vaha kılıçaslan çıktı. Hemşerim hayırdır çok boş bakıyon? Niyetli misin? dedi bir ses. Neye niyet neye kıspet derken yağlı güreşi düşünüp bu halde bile çağrıştın. Beynine yumurta kırayım dedim. Zaten garip çalışan beyin sıcağın etkisiyle vıcık vıcık oldu. Bir de niyetli olmak var. Sıcaklık 60 derece, nem yüzde beşyüz. Kafalar olmuş Zonguldak. Selamünaleyküm abi? Nassın? - Hıııııı. Bir işimiz vardı. -Hııııı. Abi sizin ev yanıyor.- Hııııı. Emrah koş anana halleniyorlar. - Hııııı...Sahur kaçta oluyor delikanlı? -Hııııı....
Bir de şimdi bayram klişeleriyle uğraş. Abidik gubidik mesajlar. Çikolata , şeker... Peki nedir ramazan? What is the meaning of ramadan? Neden kutluyoruz? Ramazana çikolata şeker olayını sokan din midir? Baklava yemek sünnet midir? Şeker bayramı kavramı nereden geliyor? Tüketim toplumunun dini bayramlara etkisi yok mu sizce? Şeker olayı cadılar bayramıyla etkileşimle gelmiş olabilir mi? Kapılarda dolaşıp şeker toplayan çocuklar benzer değil mi? Hep kendimiz yazıp kendimiz oynuyoruz. Çok çakalız. Herkesin ramazan bayramı TATİLİ kutlu olsun. Önemsediğimiz şey tatil kısmı zaten. Şahsen çok da fifi. Gündüz tıkın, gece alkol kafası. Aman ha kurban etiyle içmeyin. Çünkü günah o kadar beklemek 2-3 ay beklemeyin alın kasaptan mangal falan yumulun. Daha kurbana çok var. O zaman takılırsınız. Ciğeri dalağı, rakı falan. Ayrıca en müslüman benim. Müslüman doğru konuşur, yalan söylemez. Müslüman kelimesi belli bir anda Müslüm Gürses dinlerken kendinden geçip kendine acı çektirmek için keskin aletlerle façalanma anı demek olabilir. Müslüm an. This is a fucking Müslüm moment. Kalemtraş getir oğlum. Permatik çek. Pişman olacaksın Ebu Sufyan. Pentagram şarkı yapacak bu filmin müziğini. Antony Queen'in isyan edecek ciğerimi yediniz diye. Hubel'e tapacaksınız!
Son olarak UFO gerçeği, uzaylılar bildiriyor: Sen mi büyüksün? Hayır ben büyüğüm. Ben. Yaşşar Usta!
2 Temmuz 2013 Salı
KUANTUM FİZİKLİ YAZ RÜYALARI
Yazlık kafalar geldi yine. Yazın sıcaktan uyuşan bünyelerin etkisi, güneşin bol gündüzün uzun olmasıyla keyiflenen insan psikolojisinin sorgulamaz tepkileri ve değişen metabolik hareketlerimize değineceğim. Eskiden kışın uyurduk. Canlı dediğin kışın uyur arkadaş. Kış uykusu diye bir şey var. Milattan falan epey önce dinozorlar çağıyla Ramazan bayramı arasında ilk memeli icat edildi. Adı ilkus memelicus olan bu abiler ''soğuk yatam ısınınca kalkam'' felsefesiyle evril evril lavin günümüze geldi. Biz ise kışları anırırcasına çalışarak nevaleyi doğrultma peşine düştük. Haliyle de yazın bünyelerin gevşemesi münasebetiyle yatar olduk. İnsanlık evrimine ters gidiyor. İşte bu ters evrimleşmenin sonucu olarak ters mışnatıslanma olayı yüzünden Schrödinger'in kedisi bize küstü. Heisenberg'in kedisi sokağa kaçtı. Adnan Hoca'nın kedileri geldi yerlerine. Uzay yolculuklarına çıkıp keşif keşif gezerken, Kimsenin bilmediği sapa sapa köylere gidip abidik gubidik yemeklerini yedik. Aptal kutularında yayınladık. Kendi ısssızlığımıza çareler arayacağımıza ıssız adalara keyfimizden atıldık. Aç,suzuz dallara direklere çıktık, oyunlar oynadık milyonlara narkoz olduk. Hoşgeldin ters evrim. Fakat zeki olan her zaman kazandı. Sorun bakalım homo erectus abimize, sorun neandertal bir komşu amcanız varsa sorun. Ama şöyle köşeli alınlı kıllı sakallı bir amca olsun. Sizi homo sapienler sizi... Homo novus alır hocam. Bence de alır. Tanrı zar atmaz... Aynştayn abi tanrıya ne yapacağını söyleme Bohr abi kızıyor. Bilgi devrimi oldu mu komşular. Bilinç devrimi de olacak sanki. Dizlerim ağrıyor... Of Heisenberg abi belirsizlik ilkesi nedir yahu? Laplace Şeytanı kankam olursa da hayat çok sıkıcı olur. Kediler kediler az biraz beynimi yediler. Bırak hayat dağınık kalsın benjamin...
Yine azgın bir hayvan döver gibi çalıştığım günün sonundayım. Çocuklar için ılık süt vakti olan bu vakitlerde uyku beynimi uyuştururken Atina'dan bildiriyorum. Atina'dan bildirmek çok kolaydır. Reha MUHTAR yıllarca yaptı. Arkadaş yılarca neden Atina'dan haberler aldık? Sonlara doğru bi 5 dakika ayrılırdı. Şimdi ana habere reklam alıyorlar. Dedeler ajans derdi. Radyoda çıkınca ağlayan bebek susar dinlerdi. Peh kaybolan güzel adetlerden biri daha oldu haberlere saygı. Şimdi ajans denilince aklıma manken ve dolayısıyla kızlar geliyor. Düşünsenize yıl 1988 Radyoda ajans başlıyor. Dede oradan bağırıyor. Susun Ajans başlıyor. Odaya bikinili kızlar doluşuyor. Catwalk yürüyüşler. Göz kırpmalar .Dede çoşuyor öpücük falan atıyor. Töbe töbe dediğinizi duyar gibi oldum. Töbe töbe iyidir. Rakıyı duble içenler töbeyi de duble çekerler. Şu anda salladım oldu. Yeni rakı alkolsüz. Varoluşa aykırı oluşum oldu ha. Alkolsüz yeni rakı tövbekarların içkisi.
Kaybolan değerlerden bahsederken eskiden tutti furutti vardı. Karışık meyveli, göğüs açmalı, striptizli... Ekranın sağ altında kırmızı nokta olurdu. Anne - babalar ortamda çocuk varsa hemen kumandayı alıp kanal değiştirirlerdi. Yıllarca açık göğüsün çok ayıp ve tabu olduğunu öğrendikten sonra Bodrum'a tatile götürülen veledin psikolojisini düşünün. Ben bi yüzeyim denizde. Beyin şartlanmış otomatikman baktığın yerin sağ alt köşesine kırmızı nokta atıyor. Hadi o neyse. Şu sorular tehlikelidir. Anneee....? Oradaki adam kadının üstünde dövüyor mu onu? Güreş mi yapıyorlar? Öpüşme sahnesi bile ayıptı yav bizde. Şimdiki veletler fena. Anne iyi güreşiyorlar mı bilmem de abi kızı fena götürüyo ha....
Gece uyandım. Dedim bi dakka. Neredeyim ben? Otobüse bindiğimi unutmuşum. Saat 3.54. Önümdeki küçük ve dandik ekranın düğmesine bastım. O anda kafamda uykunun ne kadar tatlı bir zehir olduğunu ve her hücresi o anda konforsuz olan bünyeme aldırmadan nasıl hala cezbedip beni benden aldığını düşüncesiyle sıkılıyordu. Çükübik bir kanalda hiç izlemedğim bir Çeki Çan filmi yüzümde bir gülümseme oluşturmayı başardı. Çeki Chan'ı abim gibi severim. Brış Li her zaman zengin havalı züppe hissini uyandırmıştır. Ama Çeki Çan komik abidir. Sonra aniden çubuk krakerimi gördüm. Yolculuk başında muavinin sunduğu müthiş çeşitli ikramlardan tuzlu seçeneğini temsil eden çubuk şeklinde hamurdan biraderler. Bu arada muavin ne garip kelimedir. Fransızca kökenli falan heralde. Muavin de boku oku sexi jötem boku bi yiyem. Neyse Film çok cevvaldi. Çevreyi heroin üretirken kirleten fabrika ve oradaki Gay kılıklı kungfu üstadı amerikalı coni. Döv babam döv, dayak ye babam dayak ye. Hadronla çarpıştırıp nötronlarını uzaya saçtı heriflerin. Helal olsun. Sen çeki çansın. filmleri iyi çekicaksın...
Problemlerimizi, onları yaratırken düşündüğümüz şekilde düşünerek çözmeyiz. Bu söz de sabit fikirli arkadaşlarıma gitsin. Bir taş abim söylemiş bunu. Almancası Einstein...
24 Haziran 2013 Pazartesi
Hattrick ve Patrick
Sen hiç sörf yaptın mı vaytsi’nin dalgalarında kare gömlek? Sörf için çok müsait bu aralar. Yanındakilerle dalga geçiliyor. Emniyetle dalga geçiliyor. Mükemmel dalgalar bunlar. Adeta geliyor Tsunami . Bence sen de dikkat et, sıkı tutun abi. Yine girdin suyunu çıkardın işin. Akreplere sokturdun, Tomasa dövdürdün. Peki ne yaptılar? Gelip çiçek verdiler. Tarihle ilgin olduğunu sanmıyorum ama karanfil ne demek biliyor musun? Salazar , Mussolini falan almıştır karanfilleri… Bizim nesil hep dalga geçerek yendi zorlukları. Yapacak bir şey yok deyip geyiğe vurduk kendimizi. O dalganın makaranın içinde bulduk çıkışlarımızı, çözümlerimizi. Kafa kafaya verdik, bir olduk çözdük meseleleri. Dalga geçilmeye başlandığın gün bitmişti aslında her şey. Malzeme ver bize. Çırpın, haykır, sert gel. Koca koca dalgalar geliyor, sörfünü hazırla. Hey sen sörfçü çocuk! Sen ki filmlerde yakışıklı ama beyinsiz olan. Gerçekte hiç biri olamayan. Surfs Up! Hadi bakalım kulaç kulaç. Yazdıklarım bizim sahilde takılan bir abiye. Adı İrecep. Yanlış anlaşılmasın.
Ufak bir tatil kaçamakladım bu haftasonu. Tatile giden-dönen yolu bile severim. İnsan
yalnız kalır. Dış etkenler yolun monotonluğuyla azalır. Düşünür insan yollarda.
Kısa da olsa yol iyi gelmedi değil.
Tatil işte takıl. Ye iç yat adlı üç fiilden oluşan sloganıyla herkesin
sevdiği, görünce gülümseten mahallenin güzel kızıdır tatil. Kısa süreli bir
geçer. Döner bakarsın. İyi gelir. Gidince dönersin işine gücüne. Kafa dinlemek var bir de. Kasaptan kelleyi
alıp dinledim bir ara. Pek de bir işe yaramadı. Bir de kokuyor kısa sürede.
Diyorlar hep kafa dinle falan. İnsanlar çok garip. Herkes kafasındaki ağzından konuşur ki zaten
hep kafa dinlemiyor muyuz? Tatil
konsepti içinde dinlenme kavramı da vardır. Tam tersi yorar aslında
bünyeyi. Uuu rahatım dersin geç
yatarsın. Bünye der abi 1 de yatıyorduk 3 oldu.
Yatsak mı? Ben öyle hemen yatmam, namusluyum ben dersin sabahı edersin.
Saat 5 gibi ezan okunur. Gözler düşer.
Kafa olur kompresör. Eh bi yatayım kafamda beton kırıyorlar dersin.
Sızarsın. Dinlenmek de garip bir kelime.
Yani dinsiz bir insansan bunlara biz kibarca kafir diyoruz. Dinlenince
dinli olur musun? Ya da bir topluluk
söylediklerini dinlerse yani dinlenirsen dinli olur musun? Dinsizlik de aslında
bir din değil midir?
Mutlu olduğum
konular da yok değil. Ama ürkütürken, düşündüren yanları da var yine. Karma’ya
bir borcum var. Ne zaman ister bilmiyorum. Kapı çaldığında ürkerek zıplıyorum.
Delikten bakıyorum kimmiş diye. Acaba karma mı geldi? Yoksa Keke sen mi geldin?
Tez mi geldin? Oy Keke… Çal Keke çal. Kapıyı çal. Karma gelmesin. Ya da iyilere
saysın o ufak borcu. Epey artıdayım zaten.
Tinerciye bile para verdim. Gitsin alsın uhu falan koklasın diye. Adam
keyifli ya yolunu bulmuş. Etrafa rahatsızlık vermedikçe çeksin ya. Vursun
poşetin altına. Abim dedi sonra. Her gördüğünde selamı eksik etmedi. Tinerciden
nezaket öğrenecek adamlar var ya. Ne yazık… Karma abi ya azcık yolumuzu bulsak
diyorum. Beni de bi mutlu etsen diyorum. Olmaz mı ki? Paralar maralar? Aşklar meşkler? Çapullar
mapullar? Üç gol atsam bu maçta hattrick yapsam. Sünger Bop olsam kanka Patrick
yapsam? Karma, kader, düzen, kozmos… Her ne isen ve nerde yaşatılıyorsan. Reha Muhtar geldi aklıma.. İkametgah verir mi
ki o?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)