17 Şubat 2014 Pazartesi

Bilim, Gülmek ve Savaş Draması



  Muazzam monotonluğun içinde, ''yine canım sıkılıyor''un eşiğinde yine yeni bir şeyler gelir. Uğraş hiç bitmiyor. Mevcut varoluşta yine kendi türümüzle ve yarattıklarıyla etkileşerek gelişiyoruz. O kadar fazla çeşit var ki,  sahip olduğumuz algılama ve analiz mekanizmalarımızla gerçeğin çok ama çok azını anlayabiliyoruz. Bence bu az ancak bilimdeki ihmal edilebilir miktar dediğimiz şey kadar. Deneyler sınırsız. Her canlı gibi maksimum faydaya odaklı içgüdülerimiz var. Yukarı yukarı daha yukarı, en süper en üstün ben olacağım! Olma kardeşim ya olma... Daha geniş düşün. Arada bir ölümü düşün. Sonrasında ne olacak? Enerji kaybolmaz dönüşür? Peki bilincin enerji midir? Yaşadıkların, hatıraların seni sen yapan şeyler, hafızana kazıdıkların seninle kalacak mı? Yoksa şu anda sahip olduğun beynin oluşturduğu sinaps bağlantılarından mı ibaretsin? Evren nasıl oluştu? Büyük patlama nedir?İlk yıldızlar nasıl oluştu?Peki gezegenler? Hayat nasıl oluştu? Stephen Hawking'in bir belgesel serisi var. İnto the universe with Stephen Hawking... Adımtavuk Şahinlemek. İsmini çevirdim. Şifreli bunlar hep. Tavuk gibi görünürüm ama şahin gibi saldırırım. Tekerlenkli sandalye falan anlamam. Kafa zehir olum bende diyor.

  Çok güldüm bugün. Kendi yaşadıklarıma değil. Tolga Çevik'in programına. Bence çok başarılı. ''Hoşgeldin Arkadaşım.'' Sündür kelimeleri, ver imaları, yap absürd, manalı  hareketleri. Zeka kokuyor. Serbest ya da değil çağrışımla yapılan şeyleri seviyorum. Gülmek önemli. Araştırmacıların bulgularına göre gülmek vücudu rahatlatır, beyni sakinleştirir, insanlara zevk ve umut verir, insanların sorunlarını ve acılarını unutturur. Gülmek zevktir, vücut ve ruh için sağlıklıdır.Bir atasözüyle “en iyi ilaç gülmektir”. Bir Alman atasözüyle de: “gülmek hayatın şekeridir”  Bir Alman atasözü de der ki: Biz size asfaltı öğrettik siz de bize yamayı öğrettiniz. Ve son olarak bir Alman atasözü der ki wie viel köfte das viel brot ich möchte çiğköfte. Yani biz  size köfte yapmasını öğrettik siz pişirmeden yapmasını öğrettiniz. K'mon hacivatım bıy bıy bıy...

  Yine birkaç yıl geçti Kardeşler takımını yine izledim. 2. Dünya savaşı meraklısı olanlar kesin izlesin. Savaş yapımı sevenler kesin izlesin. Millet neler yaşamış. Kelle koltukta, kan, ölüm ama bir yandan da yoldaşlık, görev, özlem. Şimdiki dönemdeki insanlar olarak yaşamıyoruz. Besin zincirinde yukarı çıkayım başka bir hikaye yok. Birinin sırtına basayım da yükseleyim. Bir yolunu bulayım da karnım doysun. Ortak büyük bir sıkıntınız varsa o kadar çok yakınlaşırsın insanlarla. İçgüdülerin beraber çalışmaya, güvenmeye iter seni. Bazen sıkıntı o kadar büyüktür ki hayati tehlike taşır, güvenmeye mecbur olursun. Peh şimdi yarın kalk işe git. Günü bitirsem de eve gelip yatsam. Matrix'teki insan tarlaları gibi. Hissetme bittiği zaman anlamsızlık başlıyor. Sanki Dünya'ya hissetmeye geldik. Hissetmek deneyimlemenin ilk adımı olabilir mi? Hayaller insan mı yoksa insanlar hayal mi? Yoksa aslında hiç biri yok mu? Yoksa 100 bin Euroluk teknenin kıçında oluşan köpükleri hatırlamak bünyende duygu selleri oluşturup kimsenin anlayamadığı en gizli sırları mı bulduruyor sana? Söyle bana Benjamin Medyum Memiş Ketoya çaktığında rahatlamış mıdır? Memiş hep mi medyumdu. Yoksa büyüktü de küçülttüler mi ya da en kötüsü silikonlu bir travestiye mi aitler? Mazlumu getirin bana!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder