21 Ağustos 2012 Salı
Taksi
Taksiye bindim öndeki taksiyi takip etmesini söyledim. Amerikan filmi özentisi misin? dedi taksici.'' Kaçan kovalanır diye bi laf var biliyor musun?'' dedim. ''Manyak mısın abi benim çoluğum çocuğum var'' dedi. ''Seveni severler seveni severler'' dedim. ''Abi o laf öyle değil de neyse ben seni bir hastanaye bırakayım'' dedi. Yeni demem o ki insanlar çoğu zaman anlamazlar. Arkadan gelirler zaten. Ama seninle aynı yolda yürüdükleri zaman sen zaten çoktan oradan geçmişsindir.Yan yana yürümek lazım.Bir klipten bunu çıkardım. O taksici zaten benden sonra sanata vermiş kendini. Sanat için soyunmuş dayak yemiş. Kahvede soyunmuş mal. Tabi neden taksiye bindim onu anlatayım.
Taksiye binmemin asıl nedeni o saatte toplu taşıma araçlarının çalışmamasıydı. Sebep tam olarak buydu. Zaten iş toplu taşımaya kalınca kimse anlamıyor. Oturan ayakta gideni, ayakta giden durakta bekleyeni anlamıyor. Mp3 çalar diye bir meret çıktı ya herkes otobüste dolmuşta kulakta kulaklık anlamazlar tabi duymuyorlar ki. Neyse asıl sebep şuydu. Sevdiğim bir kardeşim ''Beni seven arkamdan gelsin!'' diye bir laf etti. Sonra çıktı taksiye bindi. Kafası 1 milyonla 2 milyon arası bir değerde seyrediyordu. Sonra yetiştim taksisini yakaladım. Kırmızı ışıkta açtım kapıyı daldım. Bana bir garip baktı. ''Abi bu amerikan filmlerinde taksiyi paylaşamıyorlar ya biri sonra küfredip iniyor ama bir kız bir erkek olunca inatlaşıyorlar, inmiyorlar sonra film içinde sevgili oluyorlar, işte ondan oldu.'' dedi. Şöyle bir baktım. Oha! dedim. ''Ne içtin?'' Garip bir bakışmadan sonra yola devam ettik.
Saçma muhabbet sürdü. ''Abi mavi olan şirinler değildi, mavi olan dövmeleriydi.'' dedi. Ben de durdum. O anda içimdeki çocuk konuştu.'' Mavi olan en büyük balinaydı ve en büyük olduğu için rengi hüzünlüydü'' dedim. Sanki çok derin birşey söylemişim de ders almışız gibi kafamızı aşağı yukarı ''hmmmmmm'' efekti yapar gibi salladık. Taksici o anda ''geldik'' dedi. Baktım bi yere gelmemişiz gidiyoruz. Adama baktım. Ensesi kıllıydı. ''Tıraşın gelmiş'' dedim. ''Taksimetreyi bi okuyun ben de berbere gideyim'' dedi. Baktım hakkaten inme vakti gelmişti. Nereye geldiğimizi anlamıştım. Ama gururluyduk asla erken gelmezdik. Taksiden inip 14 km kadar yürüdük. Temiz hava falan baya açıldık. Yolda muhabbet sürdü. Torrentten indirilen amerikan dizilerindeki taş hatunlar konulu 2.5 saatlik yürüyüşten sonra Süperman'in gençliğini konu alan küçük kasaba adlı dizideki taşeron gazeteci ablayla ilgili karanlık niyetlerimiz olduğunu paylaştık.
Böyle kafa iyice uçup millet boş gözlerle birbirine bakar. Biri kurumuş ağzından o kelimeleri zar zor çıkarır.- Abi ben mal oldum...Uyusak mı artık? işte o saatlerde o şafak çizgisi oluşur. Geceye hakkı olan uykuyu vermeyen insan, gündüz uykusunun verimsizliğinde delik deşik uyuklar. Geçirdiği günden istediğini alamayan ruh bir boş adım daha atmanın verdiği duyguyla uykuyla savaşır. Bedeni yenik düşünceye kadar uykusuz, herkesin uyuduğu saatlerde uyuyabilecek kadar mutlu oluncaya kadar da huzursuz kalır...
İşte bu bahsettiğim zorlama zıbarma halinin hemen öncesinde fena bir manik kafa gelir. Bu kafayla güzel işler yapılır. Poğaça almaya fırına gidip O saate orada ne aradığını anlamadığım bir rus kızıyla garip bir diyaloğum olmuştu. Valla ne dediğimi hatırlamıyorum ama kız koşarak uzaklaştı ve giderken dönüp dönüp arkasına bakıyordu. Çok etkileyici şeyler söylemiş olmalıyım. Yazıları da o kafayla yazmak güzel oluyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder