Dün gece fenalardaydım. Fena aslında iyi çocuk ama bazen insanın üstüne fazla geliyor. Ruh hali bazen Sanal Bellek isimli abilerden Losing My Relion'ın yanında, Orhan Gencebay dinliyor üstüne de tatlı olarak da aşure tüketiyor. 1 haftadır aralıksız yağan yağmurun kasveti midir? Yaklaşan 21 Aralık kıyamet olaylarının bilinç altına vurumu mudur? Bilmem ama yaşam enerjim düştü. Pes etme, hadi yaparsın vs. İşte o düşüncelere yav çocuk mu kandırıyorsunuz hadi alın voltanızı diyesim geliyor. İşte öyle bir durum. Çok mutsuzum be... Neden?
Kore draması falan izliyorum. Genelde konuları şöyle. Gerçek hayatta olmayacak kadar güzel şeyleri elde etmek. Sonra onları kaybetmek. Sonra tekrar kazanmak için çabalamak. Tatmin olacak bir noktaya gelindiğinde ise zafer ilan edip bitirmek. Arkadaş sorarım sana. O kız neden hasta oluyor her seferinde? O oğlan neden ailesiyle problem yaşıyor? O adam neden yıllardır aşkını kalbine gömmüş? En önemli soru da şu aslında... Arkadaş bunların hangisi erkek hangisi kız yav? Kılsız , tüysüz. Sakal bıyık da yok. Suratlar baby face... İşin şakası Koreliler dramayı beceriyor. Her seferinde böyle hayatın aq diyerek izleten yapımlar sunuyorlar. Mutlu son olsa bile o sona gelmek için acı gözyaşı sel oluyor. Kral hazretleri saray aşçısının hazırladığı zerdeçallı yimyang usülü ördek götü hazır efendim... Saygılar, Kraliçe yengeye selam, Prenses bacımı da böyle sadece dudak değdirerek dudağından öperim ki Asya dizilerden anladığım kadarıyla öpüşme konusunda epey sıkıntılı ve geri kalmışlar. Fransa'da staj lazım...
Bugün ilginç bir gündü ayrıca. Bana işimde bugünlük refakat edecek arkadaşı görünce gülme tuttu. Adam işler güçler dizisindeki Boomcu Onur'a çok benziyordu. Konuşmayı duyunca biraz rahatladım. Gırgır şamata işler halloldu. Arkadaş hiç şans yok bende. İnsan gittiği yerlerde neler hayal ediyor neler buluyor. Şöyle taş, seksi kızlar çıksa, hadi yaşı az büyük, MİLF tabir edilen ablalar falan da olur. Yok arkadaş meslek değiştireceğim en sonunda o olacak. Pavyon, bar fedailiği, bayan kuaförü, ağdacı, bayan iç çamaşırı satan pazarcı... Aklıma gelen ilginç meslekler bunlar. İkizlere takke sloganıyla yeni bir sayfa açacağım.
Evet günün anlam ve önemini anlatan yazının ardından sonuca geliyorum. Mutsuzluğun sebeplerini açıklıyorum. Östrojen eksikliği, mevsimsel kapalı hava depresyonu, Uzakdoğu kafasıyla psikolojiyle oynayan tatlı mı tatlı, güzel mi güzel,melek mi melek kore dizi yıldızı taşeron müteahitler ve son olarak da Mayalar'ın taşta yer kalmadığı için bitirdiği takvim zannettiğimiz fakat alışveriş listesi olan tablet pc. Bu arada 21 Aralık'ta Marduk, foton kuşağı, uzaylılar falan gelirse herkese çay ısmarlayacağım, Valla söz. Anlamadığım bir şey daha var. Mayalar yoğurdu, birayı falan bulan adamlar değil miydi? Ne işleri var ki bu işlerle....
11 Aralık 2012 Salı
7 Aralık 2012 Cuma
Bil bakalım kim?
Geçen gün bilin bakalım kiminle konuştum? Söylemeyeceğim. Herkesin okuyunca hmm oymuş diyeceği fakat farklı cevaplar verebileceği bir yazı istiyorum. Biraz kafam güzeldi biraz dertleştik. Aramızdaki sözleşmeyi gözden geçirdim. Pek de uygun davranmamış kendisi. O da bana hak verdi. Fakat biraz geç oldu.
Beni anlayabildiğini sanırdım. Ama fazla büyütmüşüm. Hani çoluk çocuk diyerek geçip uğraşmazsın ya, neredeyse oralara bir yere attım kendisini kafamda. Çok basit bir senaryo çizsem derdimi anlar mısınız?; Bilmiyorum...
Adalet kavramının insanların uydurduğu bir saçmalık olduğunu anladım. Bu düşünce beni inandığım bir kavramın yıkılmasından dolayı nefretle dolduruyor. Bu dolan nefretin bir kısmı havuzun dibindeki bir musluktan akıyor. Diğer kısmı da dalgıç pompayla yukarıdan çekiliyor. Fakat bu nefret bir barajın taşma ihtimaliyle açılması sonucu oluşan bir selden besleniyor. Musluk tek başına havuzda deniz yatağında takılıyor. Dalgıç pompa yıldız almak için kursa gitmiş. Bu havuzun kaç saatte taşacağını hesaplayan problem bile sinirimi bozuyor. Bu sefer çok sıkıcı yazacağım. Her şeyi hakkıymış gibi gören ve hakkı olmadığı halde bir şeyler elde eden her şeyden ve herkesten nefret ediyorum. Bugün tüm gerçekler ortaya çıkacak anne I'm cleaning my klozet!(Cevap adalet olabilir mi?) http://www.youtube.com/watch?v=NuxfSKM0qeM
İnsan belli bir yaşa kadar hayatın ona istediği her şeyi sunacağına ve bunun çok kolay olduğuna inanıyor. Ama gerçeklerle yüzleşince tokadı yiyor. Bu tokadı yememiş olanlar hemen kendini belli ediyor. Bu insanları adam yerine koymadığım gibi aslında acıyarak bakıyorum. Ben tokadı tattım ve nasıl bir şey olduğunu bildiğim için toparlanma sürecine geçtim. Onların böyle bir şansı yok. Genelde baba ocağından, ana kucağından henüz inmemişler bu kategoriye giriyor. Geçenlerde bir bayanla tanıştım, çok baydı gerçekten kaçtım. Sen beni kamçıla, ben seni kamçılayım hayat! Elimde senin sevdiğin zibidilerden bir iki tanesi can verse bana yeter. Sana gücüm yetmese bile gözüm açık gitmez, Götüm açık hiç gitmez.İmam pamuk tıkıyor nasıl olsa... Sıkı dur hayat bebelerini gözünün önünden ayırma! (Cevap hayat olabilir mi?)
Büyük şehirlerden birinde toplu taşımayı kullanmak için genel adı metro olan zımbırtıya indim. Güzergahı üstünde parlak ışıklarla yazan ve oldukça hızlı gelen bir tren gözüme çarptı. Bir güzergah Ödemiş yazıyordu. Ya dedim önüne atlasam ben de ödemiş olur muyum? Sonra düşündüm ki ödeme yapılması gereken benim. Vazgeçtim. Hayallerim var. Hiç gelmeyen, gerçekleşmeyen umutlarım var. Berbat bir pop şarkısı olacak sözlerim var. Gökhan Özen, Tarkan falan söylemez ha. Direk ajdarlık sözler! (Cevap umut mu?)
Çok garip rüyalar da görüyorum bu aralar. Havai fişekleri, taç giyme töreni ve kafama takılan taçlar falan. Halbuki gerçekte kafama bambaşka şeyler takılır. Neyse rüyanın sonuna doğru rüya olduğunu anlıyorum ve hep yaptığım gibi en yakın karı- kıza dalıyorum. Ortamda yoksa hemen getiriyorum oraya. Bir telefon hayal ediyorum. İş yerinin oradaki pideciyi arıyorum. Ne hikmetse motorla getiriyor karıları. Pide gibi uzatmış motorun yanına bağlamış. Burada mı yersin? Sarayım mı? diyor. Saray diyorum o kafayla kelime cambazlığıyla saraya gidiyorum. Ne yazık ki Halit ERGENÇ hep orada. Er-genç Hünkar gidecek!!! diye bağırmamla rüya bitiyor.( Cevap Kanuni mi?) (Freud,kutsal kase, dişi-erkek dualitesi)
Kendi kendimi kendime kanıtlamaya çalışıyorum bu aralar. Sabır testi, efor testi, performans testi, gebelik testi ve toprak testi yaptım. Sonuçlar genelde A rh+, insan kan grubuna çekiyor tabi ki.... Egoları gözlemlemeye başladım. İnsanın kişiliği ve davranışlarında çok fazla etkisi var bunların. İlginçtir ki eksiklikten de fazlalıktan da oluşabiliyorlar. Gebelik testi pozitif çıkınca bir şaşırdım tabii ki. Egom tavan yaptı ama sonra erkek olduğumu hatırlayıp eczacıyı dövmeye gittim. Sokakta insanları döven biri olarak çok ezik ve saçma bir egom olduğunu düşündüm. Çocukken çok mu dayak yedim. Gücüm yetiyor diye insanları dövüyorsam tam bir hanzo olmalıyım dedim. Dayağı hak etme kriterini bile koyabilecek bir egom mu var? (cevap ego mu?)
Bazı insanlar hala gurur, haysiyet, onur ve inayet gibi kavramlarla yaşıyor. Yazık onlara. Soytarının soytarısı olup, kendilerine asla hesap sorulmayan çakal tilki şaklabanların elinde kukla oluyorlar. Ben kermit olmak isterdim. Domuzla öpüşmek, hüzünbazca vıraklamak ve farkındalığın hüznüyle yaşamak.... Hayata bak çay demle. Şövalyelik nedir ya? Ermiş,evliya, aziz? Kukla ol kurtul. Ne gerek var kendinden vermeye. Aziz olacaksan azis ol herkese ver kurtul. Bulgar diva ol. İyi erdemler, falan ilk yazdığım kavramlar yalan. Seveni severler, seveni severler. Anladınız siz onu...(Cevap kermit mi?)
Beni anlayabildiğini sanırdım. Ama fazla büyütmüşüm. Hani çoluk çocuk diyerek geçip uğraşmazsın ya, neredeyse oralara bir yere attım kendisini kafamda. Çok basit bir senaryo çizsem derdimi anlar mısınız?; Bilmiyorum...
Adalet kavramının insanların uydurduğu bir saçmalık olduğunu anladım. Bu düşünce beni inandığım bir kavramın yıkılmasından dolayı nefretle dolduruyor. Bu dolan nefretin bir kısmı havuzun dibindeki bir musluktan akıyor. Diğer kısmı da dalgıç pompayla yukarıdan çekiliyor. Fakat bu nefret bir barajın taşma ihtimaliyle açılması sonucu oluşan bir selden besleniyor. Musluk tek başına havuzda deniz yatağında takılıyor. Dalgıç pompa yıldız almak için kursa gitmiş. Bu havuzun kaç saatte taşacağını hesaplayan problem bile sinirimi bozuyor. Bu sefer çok sıkıcı yazacağım. Her şeyi hakkıymış gibi gören ve hakkı olmadığı halde bir şeyler elde eden her şeyden ve herkesten nefret ediyorum. Bugün tüm gerçekler ortaya çıkacak anne I'm cleaning my klozet!(Cevap adalet olabilir mi?) http://www.youtube.com/watch?v=NuxfSKM0qeM
İnsan belli bir yaşa kadar hayatın ona istediği her şeyi sunacağına ve bunun çok kolay olduğuna inanıyor. Ama gerçeklerle yüzleşince tokadı yiyor. Bu tokadı yememiş olanlar hemen kendini belli ediyor. Bu insanları adam yerine koymadığım gibi aslında acıyarak bakıyorum. Ben tokadı tattım ve nasıl bir şey olduğunu bildiğim için toparlanma sürecine geçtim. Onların böyle bir şansı yok. Genelde baba ocağından, ana kucağından henüz inmemişler bu kategoriye giriyor. Geçenlerde bir bayanla tanıştım, çok baydı gerçekten kaçtım. Sen beni kamçıla, ben seni kamçılayım hayat! Elimde senin sevdiğin zibidilerden bir iki tanesi can verse bana yeter. Sana gücüm yetmese bile gözüm açık gitmez, Götüm açık hiç gitmez.İmam pamuk tıkıyor nasıl olsa... Sıkı dur hayat bebelerini gözünün önünden ayırma! (Cevap hayat olabilir mi?)
Büyük şehirlerden birinde toplu taşımayı kullanmak için genel adı metro olan zımbırtıya indim. Güzergahı üstünde parlak ışıklarla yazan ve oldukça hızlı gelen bir tren gözüme çarptı. Bir güzergah Ödemiş yazıyordu. Ya dedim önüne atlasam ben de ödemiş olur muyum? Sonra düşündüm ki ödeme yapılması gereken benim. Vazgeçtim. Hayallerim var. Hiç gelmeyen, gerçekleşmeyen umutlarım var. Berbat bir pop şarkısı olacak sözlerim var. Gökhan Özen, Tarkan falan söylemez ha. Direk ajdarlık sözler! (Cevap umut mu?)
Çok garip rüyalar da görüyorum bu aralar. Havai fişekleri, taç giyme töreni ve kafama takılan taçlar falan. Halbuki gerçekte kafama bambaşka şeyler takılır. Neyse rüyanın sonuna doğru rüya olduğunu anlıyorum ve hep yaptığım gibi en yakın karı- kıza dalıyorum. Ortamda yoksa hemen getiriyorum oraya. Bir telefon hayal ediyorum. İş yerinin oradaki pideciyi arıyorum. Ne hikmetse motorla getiriyor karıları. Pide gibi uzatmış motorun yanına bağlamış. Burada mı yersin? Sarayım mı? diyor. Saray diyorum o kafayla kelime cambazlığıyla saraya gidiyorum. Ne yazık ki Halit ERGENÇ hep orada. Er-genç Hünkar gidecek!!! diye bağırmamla rüya bitiyor.( Cevap Kanuni mi?) (Freud,kutsal kase, dişi-erkek dualitesi)
Kendi kendimi kendime kanıtlamaya çalışıyorum bu aralar. Sabır testi, efor testi, performans testi, gebelik testi ve toprak testi yaptım. Sonuçlar genelde A rh+, insan kan grubuna çekiyor tabi ki.... Egoları gözlemlemeye başladım. İnsanın kişiliği ve davranışlarında çok fazla etkisi var bunların. İlginçtir ki eksiklikten de fazlalıktan da oluşabiliyorlar. Gebelik testi pozitif çıkınca bir şaşırdım tabii ki. Egom tavan yaptı ama sonra erkek olduğumu hatırlayıp eczacıyı dövmeye gittim. Sokakta insanları döven biri olarak çok ezik ve saçma bir egom olduğunu düşündüm. Çocukken çok mu dayak yedim. Gücüm yetiyor diye insanları dövüyorsam tam bir hanzo olmalıyım dedim. Dayağı hak etme kriterini bile koyabilecek bir egom mu var? (cevap ego mu?)
Bazı insanlar hala gurur, haysiyet, onur ve inayet gibi kavramlarla yaşıyor. Yazık onlara. Soytarının soytarısı olup, kendilerine asla hesap sorulmayan çakal tilki şaklabanların elinde kukla oluyorlar. Ben kermit olmak isterdim. Domuzla öpüşmek, hüzünbazca vıraklamak ve farkındalığın hüznüyle yaşamak.... Hayata bak çay demle. Şövalyelik nedir ya? Ermiş,evliya, aziz? Kukla ol kurtul. Ne gerek var kendinden vermeye. Aziz olacaksan azis ol herkese ver kurtul. Bulgar diva ol. İyi erdemler, falan ilk yazdığım kavramlar yalan. Seveni severler, seveni severler. Anladınız siz onu...(Cevap kermit mi?)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)